
Emir Ali Menguş
PsikologPiri Reis Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü şeref öğrencisi olarak tamamladı. Lisans eğitimi süresince Adana Şehir Hastanesi’nde stajyer psikolog olarak görev yaptı. Mezuniyetinin ardından Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi alanlarında eğitim ve süpervizyon süreçlerini başarıyla tamamladı. Halen Yaprak Terapi bünyesinde aktif olarak danışan kabul etmektedir.
İyi Bir Psikolog Hangi Eğitimlerden Geçer?
Klinik psikolog unvanı, ciddiyet ve derin bir birikim gerektiren uzun bir eğitim yolculuğunun sonucudur. Bu süreç uzmanın size en doğru ve bilimsel yöntemlerle yardımcı olabilmesini sağlar. Yolculuk, 4 yıllık psikoloji lisans programıyla başlar. Ancak bu sadece temel bir adımdır. Klinik alanda yetkinlik kazanmak için adayın mutlaka Klinik Psikoloji alanında 2 yıl süren bir yüksek lisans programını tamamlaması gerekir.
Bu yüksek lisans eğitimi boyunca adaylar, psikopatoloji (ruhsal bozuklukların doğası), kişilik kuramları, insan gelişimi, psikolojik değerlendirme ve en önemlisi çeşitli psikoterapi ekolleri üzerine yoğun bir teorik eğitim alırlar. Bu teorik bilginin pratiğe döküldüğü en kritik aşama ise "süpervizyon" sürecidir. Bu süreçte psikolog adayı, deneyimli bir uzmanın düzenli danışmanlığı ve gözetimi altında danışan görür. Bu adeta bir ustanın yanında zanaat öğrenmek gibidir ve uzmanın mesleki becerilerini geliştirmesini sağlar. Bazı psikologlar, bu sürecin ardından akademik çalışmalar yapmak veya belirli bir alanda daha da uzmanlaşmak için doktora programlarına devam ederler.
Bir Psikolog ile İlk Görüşmede Beni Neler Bekliyor?
Psikoterapiye başlama kararı heyecan verici olduğu kadar biraz da kaygı verici olabilir. Ne anlatacağınızı, nereden başlayacağınızı bilemeyebilirsiniz. Unutmayın bu süreçte kontrol tamamen uzmandadır ve sizi doğru sorularla yönlendirecektir. İlk seanslar, bir "tanışma" ve "değerlendirme" evresidir. Amaç sadece belirtilerinizi öğrenmek değil sizi bir bütün olarak tanımaktır.
Bu süreçte psikolog, mevcut şikayetlerinizin yanı sıra hayat hikayenizi, aile ve sosyal ilişkilerinizi, geçmişte yaşadığınız önemli olayları ve bugünkü yaşam koşullarınızı anlamaya çalışır. Bu bütüncül yaklaşıma "biyopsikososyal değerlendirme" denir ve sorununuzun tüm boyutlarıyla anlaşılmasına olanak tanır.
Görüşme sırasında psikolog, aynı zamanda "Ruhsal Durum Muayenesi" adı verilen yapılandırılmış bir gözlem yapar. Bu gözlem sırasında değerlendirilen bazı temel alanlar bulunur:
- Genel görünüm ve davranışlar
- Konuşmanın hızı, tonu ve akıcılığı
- İfade edilen ve gözlemlenen duygu durumu
- Düşünce sürecinin düzenliliği
- Düşüncelerin içeriği (endişeler, takıntılar vb.)
- Algısal bozuklukların varlığı (örn. halüsinasyonlar)
- Temel bilişsel işlevler (dikkat, bellek, yönelim)
- Kişinin kendi durumuna dair farkındalığı (içgörü)
Bazen, tanısal süreci netleştirmek veya belirli alanları daha derinlemesine incelemek için standardize psikolojik testler de kullanılabilir. Tüm bu veriler toplandıktan sonra, psikolog sizinle birlikte bir yol haritası oluşturur ve terapinin hedefleri netleştirilir.
Psikolog Terapide Hangi Yöntemleri Kullanır?
Nasıl ki her hastalığın ilacı farklıysa, her ruhsal zorluğun terapi yöntemi de farklı olabilir. Uzman bir psikolog, tek bir yönteme körü körüne bağlı kalmak yerine, danışanın ihtiyaçlarına, kişiliğine ve sorununa en uygun olan kanıta dayalı terapi ekolünü veya farklı ekollerden teknikleri bir arada kullanır.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Günümüzde en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir. Temel mantığı oldukça basittir: Olaylar tek başına bizi üzmez veya kaygılandırmaz; o olayları nasıl yorumladığımız, yani aklımızdan geçen düşünceler duygularımızı ve davranışlarımızı belirler. BDT, size zarar veren bu "otomatik olumsuz düşünceleri" ve işlevsiz davranış kalıplarını fark etmeyi ve bunları daha gerçekçi ve sağlıklı olanlarla değiştirmeyi öğretir. Pratik, hedef odaklı ve yapılandırılmış bir terapidir.
Psikodinamik Terapi: Bu yaklaşım bugünkü sorunlarımızın, ilişkilerimizdeki tekrar eden zorlukların ve başa çıkamadığımız duyguların kökenlerinin genellikle bilinçdışımızda ve geçmiş deneyimlerimizde (özellikle çocukluk yıllarında) yattığını varsayar. Amaç bu bilinçdışı çatışmaları ve kökleri su yüzüne çıkararak kişinin kendisi hakkında derin bir içgörü kazanmasını sağlamaktır. Bu sayede geçmişin bugünkü hayat üzerindeki etkisinden özgürleşmek hedeflenir.
Varoluşçu ve Hümanistik Terapi: Bu ekoller, semptomlardan çok bireyin kendisine odaklanır. Her insanın doğuştan biricik olduğuna, kendini gerçekleştirme potansiyeline ve seçim yapma özgürlüğüne sahip olduğuna inanır. Terapi, kişinin hayatın anlamı, yalnızlık, özgürlük, ölüm gibi temel varoluşsal temalarla yüzleşmesine, kendi değerlerini bulmasına ve daha otantik, yani kendine özgü bir yaşam sürmesine yardımcı olur. Terapist burada bir "uzman" değil danışanın yolculuğuna eşlik eden bir "yol arkadaşı" gibidir:
Sistemik ve Aile Terapisi: Bu yaklaşım bireyin sorunlarını tek başına ele almak yerine, onu içinde yaşadığı ilişkiler ağının (aile, çift) bir parçası olarak görür. Örneğin bir çocuğun okulda yaşadığı davranış sorunu, aslında tüm ailenin iletişim dinamiklerindeki bir sorunun yansıması olabilir. Terapi seanslarına genellikle birden fazla aile üyesi katılır ve amaç bireyi "düzeltmek" değil sistemin içindeki sağlıksız etkileşim kalıplarını değiştirmektir.
Bir Psikolog Hangi Konularda Yardımcı Olabilir?
Psikoloğa gitmek için illa ki "teşhis edilmiş" bir ruhsal bozukluğa sahip olmak gerekmez. Hayat kalitesini düşüren, ilişkileri zorlayan veya kişisel gelişimi engelleyen birçok durumda psikolojik destek almak oldukça faydalıdır. Psikoloğun yardımcı olabileceği yaygın konulardan bazıları şunlardır:
- Depresif duygular ve genel mutsuzluk hali
- Yaygın anksiyete, sosyal kaygı ve panik ataklar
- Takıntılı düşünceler ve tekrarlayıcı davranışlar (OKB)
- Geçmişte yaşanan travmatik olayların etkileri (TSSB)
- Çiftler arası iletişim sorunları ve evlilik problemleri
- Boşanma ve ayrılık süreçleri
- Özgüven eksikliği ve yetersizlik hisleri
- Yoğun stresle başa çıkma zorlukları
- Sevilen birinin kaybı sonrası yaşanan yas süreci
- Yeme davranışıyla ilgili sorunlar (anoreksiya, bulimia)
- Öfkeyi kontrol etmede yaşanan güçlükler
- İş veya okul hayatında yaşanan performans kaygısı
Psikolog İlaç Gerekli Görürse Ne Olur?
Bu danışanların en çok merak ettiği konulardan biridir. Psikoterapi sürecinde, psikolog danışanın semptomlarının şiddetinin terapiye katılımı engellediğini veya durumun biyolojik bir müdahale gerektirdiğini düşünebilir. Örneğin çok ağır bir depresyon yaşayan bir kişinin yataktan çıkacak enerjisi bile yokken, terapi egzersizlerini yapması beklenemez.
Böyle bir durumda psikolog, durumu danışanla şeffaf bir şekilde konuşur. Tıp doktoru olmadığı için kendisi ilaç yazamaz. Bunun yerine, danışanı ilaç tedavisi düzenlemesi ve takibi için bir psikiyatriste yönlendirir. Bu bir devretme değil bir "iş birliği" sürecidir. İdeal senaryoda, danışan hem psikiyatrist tarafından takip edilen ilaç tedavisini sürdürür hem de psikolog ile psikoterapi seanslarına devam eder. İlaçlar, beynin kimyasını düzenleyerek kişinin terapiye devam edebilecek gücü bulmasına yardımcı olurken, terapi de sorunun kökenindeki düşünce ve davranış kalıplarını değiştirerek kalıcı bir iyileşme sağlar.