
Dr. Sabri Yurdakul
Psikiyatrist – PsikoterapistAnkara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu; 1992 yılında ise Ankara Numune Hastanesi’nden “Psikiyatri Uzmanlığı” diplomasını aldı.
Uzmanlık eğitimi sırasında Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışma Rehberlik Bölümü’nde özel öğrenci olarak eğitim aldı.
1992 yılında Adana Ruh Sağlığı Hastanesi’nde çalışmaya başlayan Yurdakul, aynı tarihlerde “Yaprak Terapi”yi kurdu.
Adana’daki çalışmaları sırasında psikodrama eğitimleri yanı sıra kognitif terapiler ve Gestalt terapisi eğitimlerine devam etti.
2008 yılında İstanbul Nişantaşı’da Yaprak Terapi’nin ikinci şubesini açan Yurdakul, katıldığı pek çok televizyon programının yanı sıra, iki sezon boyunca Cine 5 TV’de “Yaşamdan Bir Yaprak” adlı programı gerçekleştirdi.
Halen düzenli olarak hürriyetaile.com ve mynetkadın sitelerinde köşe yazıları yayımlan Sabri Yurdakul’un şimdiye kadar yayımlanmış 10 kitabı bulunmaktadır.
Psikiyatrist Nedir? Ne İş Yapar?
Psikiyatrist, ruhsal, duygusal ve davranışsal bozuklukların teşhis, tedavi ve önlenmesi konusunda uzmanlaşmış bir tıp doktorudur. Tıp fakültesi eğitiminin ardından psikiyatri alanında ihtisas yaparak, zihinsel sağlık sorunlarını beynin biyolojisi ile bireyin psikolojik ve sosyal yaşantısı arasındaki karmaşık ilişkiyi göz önünde bulundurarak ele alırlar. Bu uzmanlar, yalnızca belirtileri ortadan kaldırmaya değil aynı zamanda kişinin işlevselliğini ve genel iyilik halini bütüncül bir yaklaşımla yeniden tesis etmeye odaklanır. Tedavi planları, her bireyin kendine özgü ihtiyaçlarına göre şekillendirilir ve bilimsel kanıtlara dayalı tıbbi müdahaleleri içerir:
Hangi Durumlarda Bir Psikiyatrist Desteği Almak Gerekir?
Ruhsal destek arayışı, kişisel ve çok çeşitli nedenlere dayanabilir. Bazen hayat, bizi ani ve sarsıcı durumlarla karşı karşıya bırakır. Böyle zamanlarda bir uzmana danışmak, karanlık bir tünelde bir ışık yakmak gibidir. Acil müdahale gerektirebilecek bazı durumlar şunlardır:
- Beklenmedik ve yoğun korku nöbetleri (panik ataklar)
- Kişinin kendine zarar verme düşünceleri veya planları
- Gerçekte var olmayan sesler duymak veya görüntüler görmek
- Yoğun bir şüphecilikle gerçeği değerlendirmede zorlanma
- Şiddetli ve kontrol edilemeyen taşkınlık veya çöküntü halleri
Bazen de sorunlar, yavaş yavaş hayatımıza sızar ve yaşam kalitemizi düşürür. Bu sinsi durumlar "benim yapım bu" diyerek geçiştirilmemelidir. Eğer aşağıdaki gibi uzun süreli şikayetleriniz varsa, bir psikiyatrist ile görüşmek önemli bir adım olabilir.
- Haftalardır veya aylardır geçmeyen bir hüzün ve isteksizlik hali
- Sürekli ve başa çıkılamayan bir endişe, gerginlik veya kaygı
- Uyku düzeninde belirgin bozulmalar (uyuyamama veya aşırı uyuma)
- Eskiden keyif alınan aktivitelere karşı ilgisizlik
- Sosyal ilişkilerde belirgin bir geri çekilme ve yalnızlaşma
- Alkol veya madde kullanımında kontrolü kaybetme
Psikiyatristler, bu ve benzeri birçok ruhsal bozukluğun tanı ve tedavisiyle ilgilenir. Bu bozukluklar, irade zayıflığı veya karakter eksikliği değil tıbbi tedavi gerektiren sağlık sorunlarıdır.
Bir Psikiyatrist ile İlk Görüşme Nasıl Geçer ve Değerlendirme Sürecinde Neler Yapılır?
Bir psikiyatriste ilk kez gitmek, birçok insan için endişe verici olabilir. "Ne anlatacağım?", "Beni yargılar mı?" gibi sorular zihinde dönebilir. Ancak bu ilk görüşme, aslında güvene dayalı bir tanışma ve anlama seansıdır. Psikiyatrist, sizi yargılamak için değil size yardım etmek için oradadır. Bu süreç birkaç temel adımdan oluşur.
İlk ve en önemli adım, klinik görüşmedir. Bu bir sorgulama değil sizin hikayenizi dinlemeye yönelik özenli bir sohbettir. Psikiyatrist, "Sizi buraya getiren nedir?" gibi açık uçlu sorularla başlar ve sizin kendi kelimelerinizle durumu anlatmanıza olanak tanır. Bu sohbet sırasında şikayetlerinizin ne zaman ve nasıl başladığı, hayatınızı nasıl etkilediği, geçmişiniz, aile ilişkileriniz ve genel sağlık durumunuz gibi konular konuşulur. Bu görüşmenin amacı, yalnızca bilgi toplamak değil aynı zamanda hekim ile hasta arasında iyileşme sürecinin temelini oluşturacak o güvenli bağı kurmaktir.
Görüşme devam ederken, psikiyatrist aynı zamanda bir "Ruhsal Durum Muayenesi" yapar. Bu tıpkı bir dahiliye doktorunun stetoskopla ciğerlerinizi dinlemesi gibi, hekimin gözlemlerini sistematik olarak kaydettiği bir süreçtir. Bu muayene sırasında dikkat edilen bazı noktalar şunlardır:
- Genel görünüm ve duruş
- Konuşmanın hızı, tonu ve akıcılığı
- Duygusal tepkilerin (jest ve mimiklerin) anlattığınız konuyla uyumu
- Düşünce akışının düzenli veya dağınık olup olmadığı
- Algısal bozuklukların varlığı (örneğin varsanılar)
- Odaklanma ve bellek gibi bilişsel işlevler
Son olarak psikiyatrist bir tıp doktoru olduğu için, ruhsal belirtilerin altında yatan fiziksel bir neden olup olmadığını anlamakla yükümlüdür. Düşünün ki tiroid bezinizin az çalışması, kendisini sürekli yorgunluk ve isteksizlik gibi depresyon belirtileriyle gösterebilir. Bu nedenle psikiyatristiniz sizden kan testleri (tiroid hormonları, vitamin düzeyleri, kan sayımı vb.) veya gerekli gördüğü nadir durumlarda bir beyin filmi (MR) gibi tetkikler isteyebilir. Bu teşhis sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır ve doğru tedavinin belirlenmesi için hayati önem taşır.
Psikiyatrist Tanıyı Nasıl Koyar ve Bu Süreç Neden Önemlidir?
Tüm bu görüşme, gözlem ve tetkik verileri toplandıktan sonra, psikiyatrist bir sonuca varır. Bu sonuç, hekimin kişisel bir yorumu veya tahmini değil bilimsel ve sistematik bir değerlendirmenin ürünüdür. Psikiyatristler, tüm dünyada ortak bir dil oluşturmak amacıyla geliştirilmiş olan tanı kılavuzlarını (DSM ve ICD gibi) kullanırlar. Bu kılavuzlar, her bir ruhsal bozukluk için belirlenmiş net kriterleri içerir:
Bir tanı koymak, insanı bir etiketle damgalamak anlamına gelmez. Aksine, tanının birkaç önemli işlevi vardır. İlk olarak soruna bir isim koymak, belirsizliği ortadan kaldırır ve kişinin yaşadıklarının bilinen ve tedavi edilebilir bir durum olduğunu anlamasını sağlar. İkinci olarak doğru tanı, en etkili tedavi yönteminin seçilmesi için bir yol haritası sunar. Örneğin panik bozukluk için etkili olan bir tedavi, bipolar bozukluk için uygun olmayabilir. Tanı, bu yol ayrımında doğru yönü gösteren bir tabeladır.
Psikiyatrist Hangi Tedavi Yöntemlerini Uygular?
Psikiyatrik tedavi, tek bir yaklaşıma indirgenemez. Modern psikiyatri, "kişiye özel" tedavi ilkesiyle hareket eder ve genellikle en iyi sonuçlar, farklı yöntemlerin bir arada kullanıldığı bütüncül bir yaklaşımla elde edilir.
Psikoterapi (Konuşma Terapisi)
Psikoterapi, hekim ile hasta arasında kurulan profesyonel bir ilişki çerçevesinde, konuşarak ve çeşitli teknikler kullanarak iyileşmeyi hedefleyen bir tedavi yöntemidir. Psikiyatristler, bu alanda eğitimlidirler ve terapiyi kendileri uygulayabilir veya sizi bir klinik psikoloğa yönlendirebilirler. İki yaygın terapi ekolü şunlardır:
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bu yaklaşım mevcut sorunlara odaklanır. Temel fikri şudur: Yaşadığımız olaylar değil o olayları nasıl yorumladığımız (düşüncelerimiz) duygularımızı ve davranışlarımızı belirler. BDT, kişiye bu olumsuz düşünce kalıplarını tanımayı ve bunları daha gerçekçi ve işlevsel olanlarla değiştirmeyi öğretir. Pratik, hedef odaklı ve oldukça yapılandırılmış bir terapi türüdür.
Psikodinamik Terapi: Bu yaklaşım bugünkü zorluklarımızın kökenlerinin genellikle geçmiş yaşantılarımızda, özellikle de çocukluk deneyimlerimizde yattığını varsayar. Amaç kişinin farkında olmadığı (bilinçdışı) çatışmaları, duyguları ve davranış kalıplarını anlamasını sağlayarak "içgörü" kazanmasına yardımcı olmaktır. Bu daha derin ve uzun soluklu bir keşif yolculuğudur.
İlaç Tedavisi (Psikofarmakoloji)
İlaç reçete etme, psikiyatristin tıp doktoru kimliğinin en belirgin olduğu alandır. Psikiyatrik ilaçlar, birer "uyuşturucu" veya "kişiliği değiştiren" maddeler değildir. Bu ilaçlar, beyindeki sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan ve ruh halimizi, kaygımızı, uykumuzu düzenleyen kimyasal habercilerin (nörotransmitter) dengesizliğini düzelterek etki gösterirler. İlaç seçimi, yan etkilerin yönetimi ve doz ayarlaması, kapsamlı bir tıp bilgisi ve deneyim gerektirir. Başlıca ilaç grupları şunlardır:
- Antidepresanlar
- Antipsikotikler
- Duygudurum Düzenleyiciler
- Kaygı Gidericiler (Anksiyolitikler)
- İleri Tıbbi Tedaviler
Standart tedavilere yanıt vermeyen, şiddetli ve dirençli durumlarda, psikiyatristin elinde daha ileri düzeyde tıbbi seçenekler de bulunur:
EKT (Elektrokonvülsif Terapi): EKT, modern tıbbın en etkili tedavilerinden biridir. Genel anestezi altında, yani hasta tamamen uyurken ve hiçbir şey hissetmezken, beyne kontrollü ve çok kısa süreli bir elektriksel uyarı verilir. Özellikle aşağıdaki durumlarda hayat kurtarıcı olabilir.
- İntihar riskinin çok yüksek olduğu şiddetli depresyon
- Hasta yemeyi ve içmeyi reddettiğinde
- Diğer tedavilerin sonuç vermediği dirençli vakalar
- Katatoni (donakalma) durumu
TMU (Transkraniyal Manyetik Uyarım): Bu yöntemde hasta uyanıkken, bir cihaz aracılığıyla başın dışından beynin ilgili bölgelerine manyetik şok dalgaları gönderilir. Herhangi bir anestezi veya cerrahi müdahale gerektirmez. Özellikle depresyon tedavisinde kullanılan etkili ve güvenli bir seçenektir.