Sık Sorulan Sorular

Klinik psikologlar üniversitede psikoloji bölümünden mezun olduktan sonra Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans yapmış kişilerdir. Klinik psikologlar ruhsal bozuklukların tanı ve tedavisinde, rahatsız edici duygu, düşünce ve davranışların incelenmesi/düzenlenmesi üzerine eğitim almış lisanslı uzmanlardır.

Psikiyatristler ise tıp doktorudur. 6 yıllık tıp eğitimi sonrasında psikiyatri ihtisası yapmış kişilere psikiyatrist ünvanı verilir. Ülkemizde psikologların psikiyatrik ilaçlar hakkında bilgisi olmasına rağmen ilaç yazma lisansları yoktur ancak psikiyatristlerin vardır. Bu nedenle psikiyatristiniz tedavinizi düzenlerken antidepresan, sakinleştiriciler ve antipsikotikler gibi farklı ilaçlardan faydalanabilmektedir.

Bazı bozukluklar psikiyatrist desteğini gerekli kılmaktadır. Şizofreni, bipolar bozukluk, ağır depresyon, madde kullanımı ve ağır yeme bozuklukları (anoreksiya nervosa gibi) ve bazı diğer bozukluklar psikiyatrik destek ve bazı durumlarda hastane yatışı gerektirmektedir.

Pek çok kişi psikoterapiyi tek atışlık bir çözüm olarak görür ve ilk seanstan sonra faydaları somut olarak görebilmek ister. Ancak psikoterapinin bir süreç olduğunu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyoruz. Nasıl ki sizi terapiye getiren problemler bir günde oluşmadı, bir günde ortadan kalkmalarını beklemek her zaman çok gerçekçi olmayabilir. Psikolog ile yapılan terapiler çoğunlukla 8 ila 20 seans arasında sürer. Ancak kişinin şikâyetlerine göre daha az veya daha uzun olabilir. 45 dakikalık seanslar genellikle ilk başta haftada bir olarak başlar, kişinin ihtiyaçlarına ve gidişata göre yönlendirilebilir. Seans içerisinde öğrendiğiniz becerileri terapi odası dışında da etkili bir şekilde kullanabilmeniz için ve yeni becerilerinizi test edebilmeniz için süreç içerisinde görüşmelerin arası gittikçe açılabilir. Sonlandırma, terapistiniz ile birlikte belirlendiğiniz hedefler elde edildiğinde ortak bir kararla olur. Ancak bu süreç içerisinde terapiden memnun kalmadığınızı düşünürseniz istediğiniz zaman terapiyi yarım bırakmak her zaman sizin elinizdedir.

Psikiyatrist görüşmeleri danışanların ihtiyacına göre 15 gün ila 1 ay arasına yayılır, tedavinin ilerleyen evrelerinde ise daha uzun aralıklarla takip edilir.

Seanslar arasında uzmanımla iletişime geçebilir miyim? Bir acil durum olursa ne yapmalıyım?
Tabii ki, iki seans arasında uzmanınızla karar verdiğiniz şekilde mesaj atabilirsiniz, mail atabilir veya telefonla ulaşabilirsiniz. Eğer acil bir durum olursa en kısa zamanda ulaşmaya çalışırız. İki seans arasında hayatınızda olumsuz bir değişiklik olursa veya zorlandığınızı düşünüyorsanız gerekli görülürse iki seans arasında fazladan bir seans kararlaştırılabilir.

Yaprak Terapi ekibi olarak gizlilik en önem verdiğimiz ahlaki ilkelerden birisidir. Psikiyatrist/psikolog görüşmelerindeki özel ve kişisel bilgiler meslek etiği dolayısıyla da başkalarıyla paylaşılmamaktadır.

Ancak gizliliğin bazı sınırları vardır. Eğer kişinin kendisine veya bir başkasına zarar verdiği/vereceği ortaya çıkarsa gerekli kişileri bilgilendirmekle yükümlüyüz.

Çocuk istismarı gibi suçları Türk Ceza Kanunu çerçevesinde ihbar etme yükümlülüğündeyiz. Uzmanınız size ilk görüşmede gizliliğe gösterilen itinayı detaylı bir şekilde açıklayacaktır. Aklınızda kalan her sorunuzu kendisiyle görüşebilirsiniz.

İlk seansınızın büyük bir kısmı sizi ve problemlerinizi daha iyi tanımak üzere olacaktır. Bu süreçte psikoloğunuz size hayatınız, aile yaşamınız, geçmişiniz, arkadaşlıklarınız ve günlük hayatınız dahil birbirinden farklı pek çok soru sorabilir. Cevap vermek istemediğiniz sorular olursa veya kendinizi konuşmaya hazır hissetmediğiniz konular gündeme gelirse bunu belirtebilirsiniz. Uzmanınız sizin konuşmak istemediğiniz hiçbir şeye zorlamayacaktır. Bu süreç size uygun tedavi planının belirlenmesi için çok önemlidir. Yaşadığınız durumla ilgili size daha detaylı bilgi verebilir ve birlikte terapiden beklentileriniz üzerinde görüşebilirsiniz. Psikiyatristiniz sizinle ve refakatçilerinizle ayrı ayrı görüşmek isteyebilir. İlk görüşme seansında tedavinizin gidişatı, yaşadıklarınız ve diğer aklınıza takılan her şeyi uzmanınıza danışmanızın faydalı olacağına inanıyoruz.

Önceliğimiz sizin iyiliğiniz. Bu nedenle muayenehanemizi arayarak durumu açıkladığınızda size uygun bir saatte tercih ederseniz online görüşme önerebiliriz.

Sekreterimiz bir önceki gün sizi arayıp görüşmenizi teyit edecektir. Randevuların düzenli bir şekilde ilerlemesi, geldiğiniz zaman sizin de beklememeniz için tüm danışanlarımıza randevu zamanında gelmelerini öneriyoruz. Buna ek olarak randevulara geç kalındığı zaman diğer randevularda sarkma olacağı için bizi önceden arayıp haber vermenizi tavsiye ediyoruz. Eğer bir sebepten ötürü gelemeyeceğinizi fark ederseniz arayıp belirtmeniz üzerine sizin için uygun başka bir zaman ayarlayabiliriz. (EEG Neurofeedback görüşmelerinde 15 dakikadan fazla geç kalındığında seansınızı sizin için uygun başka bir zamana erteliyoruz).

Psikiyatride ilaç gerekmedikçe önerilmemektedir. İlacın gerektiği durumlarda ise en az ilaç, en az süre ve en az doz tercih edilmektedir. İlacın kullanılıp kullanılmaması kararı klinik durum ile ilgilidir. Kişinin içinde çıkamadığı korkuları, mutsuzlukları, uyku sorunları, öfke kontrolü gibi durumlar ilaç dışı yöntemlerle ortadan kaldırılamayacak durumda ise ilaç kullanmak gerekmektedir. Ancak ilaç konusunda kaygıları olan ilaç kullanmasam olmaz mı diyen kişilerde eğer kontrol altındalarsa, gelişimlerini takip etmek kolaysa ve müdahale edilmesi gerektiği zaman müdahale edilebilecek durumdaysa bir süre ilaç kullanmadan takip edilebilir. Sonuçta ilaç kullanıp kullanmama kararı en son durumda danışanlara aittir. Kendi istekleri olmadıkça ilaç kullanmazlar. Bu yüzdende insanlar ilaç kullanmak zorunda değillerdir. Psikiyatrist ancak ilaç kullanma önerisinde bulunabilir son karar danışanlara aittir.

Psikiyatrist denetiminde kullanılan ilaçlar bağımlılık yapmazlar. Kişiler kendi başlarına ilaç tedavisini sürdürmedikten sonra, verilen dozun üzerine çıkmadığında bağımlılık riski yoktur. Ancak komşuma iyi gelmiş bende kullanayım diye düşünenlerde, kendi başına ilaç alıp kullananlarda ya da psikiyatrik tedavinin dışına çıkıp, doktorlara rica edip yazdırarak devam eden kişilerde bağımlılık olabilir. Aslında buradaki bağımlılık daha çok psikolojik bağımlılıktır. Çünkü en ağır ilaçlar bile bir hafta içinde bırakılabilir.

İlaçlar kesilmeye başlandığı zaman ortaya çıkan sıkıntılar bu ilaçların bağımlılığı ile ilgili değildir. Ya danışanlar kendi başlarına bıraktıkları için ya da ilacı bırakma döneminde danışan daha hazır olmadan ilaç azaltılmaya başlandığında ve bırakıldığında ortaya çıkan sıkıntılardır. Böyle bir durumla karşılaşıldığında doktor kontrolünde kesildikleri ya da son doza dönüp biraz daha yavaş azaltıldıklarında düzelir. İlaçlar kesildiği zaman ortaya çıkan sorunları ilacın bağımlılık yapmasından çok sıkıntıların geçmemiş olması, bir takım bedensel ve psikolojik sorunlar nedeniyle kişinin bırakmaya hazır olmadığı durumlarda görürüz. Sonuç olarak ilaçlar önerilen şekilde ve psikiyatrist desteğinde kullanıldığında bağımlılık yapmaz.

Psikiyatrik ilaçların kendileri kilo aldırmaz. Kimi psikiyatrik ilaçlar iştah açtığından yemek yenilerek kilo alınır. Bu durumda ilacın değiştirilmesi ya da kesilmesi kilo alınımını durdurur. Kilo yapan psikiyatrik ilaçlar daha çok iştah azlığında, kişinin yemek yiyemediği ve istemediği hâlde sürekli kilo verdiği durumlarda tercih edilen ilaçlardır. Ancak bunun dışında başka insanlarda çok iştah açmayan bazı ilaçlar bazı kişilerde iştah açabilir bu da doktora danışarak çözülebilecek bir durumdur. Kişinin ruhsal sorunlarından kurtulması ile de iştahı normale döner. Bunun için her iştah artışı sadece ilaçlardan kaynaklanmaz; aynı zamanda kişinin ruh hâli ile ilgili de olabilir. Nedeni ne olursa olsun alındığı zaman kilo yaptığı tespit edilen ilaçlar doktor ile konuşularak değiştirilebilir ve yerlerine kilo aldırmayacak ilaçlar verilebilir.

Şizofreni dışındaki hiçbir psikiyatrik hastalıkta sonsuz kadar ilaç kullanmak gerekmez. Her hastalığın şiddetinin azlığına ya da çokluğuna bağlı olarak ilaçlar kısa veya uzun süre kullanılabilir. Bu süre ilaçların doğru kullanımına, hastalığın şiddetine, danışanın sosyal desteğine ve şikâyetlerin ortadan kalkma süresine bağlı olarak değişebilmektedir. Çok ağır olmayan durumlarda 1-2 aylık bir süre ilaçların kullanılıp kesilmesi için yeterli süredir. İlaçlar bana iyi geliyor, kesersem gene hasta olur muyum kaygısı danışanların daha uzun süre ilaç kullanma isteği duymasına neden olabilmektedir. Böyle durumlarda psikiyatrist ile birlikte gidilmesi ilaçların yavaş yavaş azaltılması ve sonra kesilmesi uygundur. Şikâyetler ortaya çıkarsa son doza dönüp tekrar yavaş yavaş azaltılıp kesilebilir.

Psikiyatrik hastalıkların tekrar edebilen hastalıklar olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden ilaçların kesildikten sonra bir süre geçip tekrar kullanılmak zorunda kalınması bu hastalığın gitmediği anlamına gelmez sadece tekrar ettiği anlamına gelir. Bu dönemde çok daha kısa süre ilaç kullanılıp kesilmesi psikiyatrik tedavilerin uzun süre sürdürülmesini engelleyecektir.

Ayrıca psikiyatrik tedavilerin mutlaka psikologlarla iş birliği içinde devam ettirilmesinde fayda vardır. Kısa dönem ilaç kullanımı ve daha sonrasında terapi ile devam edildiğinde daha başarılı bir tedavi sürecinden bahsetmek mümkün olmaktadır. Terapilerle desteklenmeyen psikiyatrik tedaviler eksik kalabilmektedir.

Psikolojik bir sorun başladığında bu klinik düzeyde değilse psikologdan yardım almak doğru davranış olacaktır. Ancak şikâyetler fazlaysa o zaman psikiyatristin görüp kısa bir dönem tedavi etmesi sonrasında tedavinin psikologlarla devam etmesi uygundur. Psikoloğunuz ilk görüşme sonrasında psikiyatrist desteğine ihtiyacınız olup olmadığını değerlendirecek bilgi ve yetkiye sahiptir. Eğer psikiyatrist desteğini gerekli görürse bunu sizinle paylaşacak ve gerekli yönlendirmeyi yapacaktır.

Psikiyatrik tedavi esnasında psikologlarında eş zamanlı olarak terapiye almaları tedaviyi hızlandıracak daha çabuk sonuçlar alınmasını sağlayacaktır. Bu nedenle psikiyatrik ve psikolojik tedavilerin bir ekip işi olduğu unutulamamalıdır. Çünkü psikiyatrik tedaviler danışanların şikâyetlerini ortadan kaldırırken psikolojik terapiler bu şikâyetlerin tekrar ortaya çıkmasını engellemeye ve kişinin tekrarlayan durumlarla baş etmesini kolaylaştırmaya yöneliktir.

Örneğin panik bozuklukta ilk başta ilaçlarla kişinin toparlanması, sonrasında terapilerle üstüne gitmeyi öğrenmesi tedavinin başarısını ve kalıcılığını arttıracaktır. Psikiyatrist ve psikologların bir ekip olduğu ve iş birliği oranında danışanlara daha çok yardım edebildiği unutulmamalıdır.

En basit yol olarak beden kitle indeksi hesaplamanızı yapabilirsiniz. Yani kilonuzu (kg), boyunuzun karesine bölerek (m cinsinden) bireysel değerlendirmenizi yapabilirsiniz.

•18, 5 kg/m.’nin altında olanlar: Zayıf
•18.5 – 24, 9 kg/m. arasında olanlar: Normal kilolu
•25 – 29, 9 kg/m. arasında olanlar: Fazla kilolu
•30 – 39, 9 kg/m. arasında olanlar: Obez
•40 kg/m.’nin üzerinde olanlar: İleri derecede obez (morbid obez) olarak görülür.

Beden kitle indeksiniz 25 üzerindeyse diyetisyen hizmeti almanız faydalı olabilir. Daha da detaylı (yaşa, boya, cinsiyete göre) kas – sıvı – yağ ölçümü için diyetisyen ölçümlerindeki vücut analiz cihazından faydalanabilirsiniz.

Zayıflama ve kilo vermeden de faklı olarak, ideal kiloda olmanıza rağmen kronik rahatsızlıklarda beslenme desteği faydalı olabilir. Diyabet, insülin direnci, hipertansiyon, uyku apnesi, romatoid artrit, çölyak, tiroid rahatsızlıkları, mide- bağırsak rahatsızlıkları (ülser, gastrit, reflü , crohn, İrretabl bağırsak sendromu (İBS)), polikistik over sendrom tedavilerinde beslenmenin düzenlenmesi büyük öneme sahiptir.

•Gebelik öncesinde gebeliğe hazırlık olarak beslenme desteği alabilir,
•Gebelik sürecinde beslenmenizi zenginleştirmeğe dair hedeflerinizde beslenme desteğini düşünebilir,
•Gebelik sonrası anne sütü kalitesi – miktarını desteklemek, bebeğin ek beslenmeye geçerken nasıl bir yol izlenilmesi hakkında geniş bilgiler edinmek için beslenme desteğini diyetisyen hizmetiyle düşünebilirsiniz.

Evet. Kan tahlillerini kişinin diyet yapması hâlinde kilo vermesine engel olabilecek hormonal durumları saptamak amacıyla istenmekteyiz. Bunun da ötesinde vitamin eksiklikleri de kilo vermenize engel olabilir. Bütün bunları destekleyecek şekilde ilerlemek daha sağlıklı olacaktır.

Hayır, asla. Diyetisyenlerin ilaç yazma yetkisi yoktur. Fakat destekleyici takviye edici gıda olarak doktora da danışmak kaydıyla ihtiyacı olan kişilere eksiklikleri doğrultusunda önerilebilmektedir. Takviye edici gıdalar ilaç değildir.

Diyabet hastalarının en büyük korkusu da budur. Kişinin yaşadığı bu zorluğu en aza indirgeyebileceği beslenme planı oluşturarak ilerlenir ve bu kişilerde diyet yapabilirler ve hatta diyet yapmaları elzemdir. Diyet demek aç kalmak değildir. Kişinin sağlığını iyiye taşımaya yönelik planlanmış beslenme disiplinidir. Kişiye uygun diyet kişinin sağlığını iyiye taşımayı hedefler.

Fonksiyonel tıp bilim temelli bir yaklaşımdır, hastalığın altında yatan nedenleri araştırır, hasta merkezli olarak çalışır ve bireyselleştirilmiş tedavi modelleri sunar. Doğru besin kompozisyonunu hastanın yaşantısına göre hazırlamak ve bunu hastayla paylaşmak diyetisyenin görevidir.

Emzirme döneminde de kilo verebilirsiniz. Tek başına kilo vermek değil aynı zamanda süt miktarı ve süt kalitesini arttırmak da hedeflenmelidir. Doğumdan yaklaşık 40 gün sonrasında başlanabilir. Emzirme döneminde yapılan diyetler aşırı kısıtlı olmamalıdır, annenin disiplinli, temiz, yeterli ve dengeli yeme alışkanlığı kazanılması hedeflenmelidir.

Hayır, tamamen kilo vermeye yönelik izlenilen programla beslenmenizi devam etmek zorunda değilsiniz. Çeşitli yemeklerle beslenerek ideal kilonuzda kalmayı başarabilirsiniz. Fakat bu başarıyı sağlamak adına öğrenilmesi gereken bazı kurallar var ki kilo koruma programlarımızda bunlara yer veriyor ve kişinin kendine dair farkındalığını arttırıyoruz. Dengelemeyi, porsiyon kontrollerini yapabildiğiniz ve kendinizi tanıdığınız sürece ideal kilonuzu çeşitli beslenerek başarıyla sürdürebilirsiniz. Diyetisyeninizden gerekli ve önemli noktaları öğrenmeden diyetinizi sonlandırmayınız.

Çoğu zaman doğru bir durum değildir. Diyete başlayan kişinin rahatsızlıkları, tüketimleri ve ihtiyacına göre planlanmış beslenme ve öneriler bir diğer kişi için aşırı zorlayıcı, olumsuz olabilecek ( tansiyonun düşmesi, baş dönemleri, baş ağrıları, aşırı acıkmalar gibi) yan etkilere neden olabilmektedir. Beslenme planı kişiye özgüdür, ezbere yapılmasından ziyade öğrenilerek ve hayata geçirilerek yapılması daha sağlıklı ve kalıcıdır.